8 Ağustos 2012 Çarşamba

Aşktan Bu Kadar Herve Le Tellier

Aşktan Bu Kadar Herve Le Tellier
Senin dahil olmadığın seninle ilgili hatıralarım da var benim, onları bilmene olanak yok tabii. Öylesine içimdesin ki, fiziksel yokluğun neredeyse hissedilmiyor. Bu senin, sahilimde bıraktığın ayak izin, varlığının bana bağışladığı sessiz melodin. Sadece seni düşünüyorum. Bir önceki gün seni ilk defa kollarıma aldım ve beni o an istila ettin. Seni anlatan cümleler geliyor aklıma, not alıyorum amaçsızca. Bir efsaneye göre Şostakoviç’in kafatasına saplanan bir şarapnel parçası, eğer kafasını belirli bir şekilde eğerse onun müzik duymasını sağlarmış. Sen benim Şostakoviç’in kafatasına saplanan şarapnel parçamsın. Şostakoviç’in kafatasına saplanan şarapnel parçası güzel bir roman adı olurdu. Hayat sonsuz sayıda güzel roman adıyla doludur.

7 Ağustos 2012 Salı

Doğu ile Batı Arasında Osmanlı Kenti; Halep, İzmir ve İstanbul Bruce Masters;Daniel Goffman;Edhem Eldem

Doğu ile Batı Arasında Osmanlı Kenti; Halep, İzmir ve İstanbul Bruce Masters;Daniel Goffman;Edhem Eldem

Üç yazarlı elimizdeki kitap, üç önemli Osmanlı kentini, kervan kenti Halep’i, liman kenti İzmir ’i ve başkent İstanbul ’u çok yönlü bir bakışla irdeliyor. Osmanlı kaynaklarının yanı sıra, Venedik, Fransız, Hollanda ve İngiliz kaynaklarına da başvuran yazarlar, üç şehirdeki cemaatler arası ilişkileri, siyasi ve toplumsal dokuyu ele alıyor. Arap ve Anadolu kentlerinin hem Osmanlı kentleri hem de bunlardan Halep, İzmir ve İstanbul ’un aynı zamanda Akdeniz kentleri olduğu fikrini tartışan kitap, üç şehrin doğası ve karakterini anlamak için ağırlıklı olarak onların orta dönemlerine, yani 17. ve 18. yüzyıllarına odaklanıyor.

Mühendis Menni - Kızıl Yıldız 2 Aleksandr Bogdanov

Mühendis Menni - Kızıl Yıldız 2 Aleksandr Bogdanov
Lenin’in Bolşevik Partisi’ndeki çalışma arkadaşlarından Aleksandr Bogdanov, daha önce Türkçeye kazandırılan ‘Kızıl Yıldız’ ütopyasında, geleceğin sosyalizminin nasıl olacağına dair tahminlerini, insanlığın Mars’ta ulaştığı sosyalist düzen üzerinden anlatmıştı. Bogdanov, ‘Kızıl Yıldız’ın ikinci kitabı olan bu romanında da, sosyalist düzenin kurulmasından önceki Mars’ı, sosyalizmi kuran mücadeleleri ve insanlığın burada yaptığı büyük bilimsel keşifleri anlatıyor. Romanın merkezinde de, birinci sınıf bir fizik bilgini ve mühendis olan ve Mars’a hayat veren büyük kanalların yapımını gerçekleştiren Mühendis Menni yer alıyor. 

2 Ağustos 2012 Perşembe

Rüyada Terakki ve Medeniyet-i İslamiyeyi Rüyet Molla Davutzade Mustafa Nazım Erzurumi

Rüyada Terakki ve Medeniyet-i İslamiyeyi Rüyet Molla Davutzade Mustafa Nazım Erzurumi
Türk ütopya edebiyatının erken örneklerinden olan bu anlatı, 1913 yılında yayımlanmış. Klasik edebiyatın türlerinden olan ‘Babnâme’ geleneğine uygun olarak rüya biçiminde kurgulanan kitap, kurmaca olmakla birlikte roman veya öykü gibi türlere dahil edilemeyecek denli çok konu çeşitliliği barındırıyor. Erzurumî, temel ideolojik yönelimi olan İslamcılığın izlerinin yoğun bir şekilde görüldüğü anlatısında, uykudaki “ben anlatıcı”sının rüyası aracılığıyla yirmi dördüncü yüzyıldaki İstanbul ’a gidişini anlatıyor. Bir yandan şehri dolaşan kahramanımız, öte yandan burada hüküm süren “medeniyetin” gelişmişliğine tanık olacaktır. 

Marx'ın Kapital'inin Oluşumu Roman Rosdolski

Marx'ın Kapital'inin Oluşumu Roman Rosdolski
oman Rosdolski ‘Marx’ın Kapital’nin Oluşumu’nda, Karl Marx’ın ünlü eseri ‘Kapital’deki politik ekonomi teorisinin ve yönteminin nasıl şekillendiğini araştırıyor. Rosdolski, ‘Kapital’de yer alan kavramları da, Marx’ın ‘Alman İdeolojisi’, ‘Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’, ‘Artı-Değer Teorileri’, ‘Felsefenin Sefaleti’ ve ‘Grundrisse’ kitaplarından hareketle açıklıyor. Rosdolski, değer, artı-değer, sermaye, emek, ücretli emek, meta, değişim değeri, kullanım değeri, kriz, üretim, dolaşım, yeniden üretim gibi kavramların, Marx’ın eserlerinin hangisinde, nasıl ve hangi bağlamlar içinde ele alındığını da araştırıyor. 

Biyokapital Kaushik Sunder Rajan

Biyokapital Kaushik Sunder Rajan
Kaushik Sunder Rajan, ABD ve Hindistan ’da genom araştırmaları ve ilaç geliştirme piyasalarına dair kapsamlı bir etnografya çalışmasıyla desteklediği ‘Biyokapital’de, biyoteknoloji ile piyasa güçlerinin, ya da yazarın tanımladığı şekliyle “bilim ve teknoloji kapitalizminin” çağdaş dünyayı nasıl şekillendirdiğini irdeliyor. Bunu yaparken, Foucault’nun biyo-politik kavramsallaştırması ile siyasal iktisat, emek, değer, meta biçimi ve mübadele süreçlerine yönelik Marksist yorumları harmanlayan Rajan, yaşam bilimleri ve sermayenin, farklı maddilik ve soyutluk düzlemleri arasındaki ilişkiler sonucunda meydana geldiğini savunuyor. 

Leonardo'dan Hegel'e Batı Düşünce Tarihi B. Mazlish,Jacob Bronowski

Leonardo'dan Hegel'e Batı Düşünce Tarihi B. Mazlish,Jacob Bronowski
‘Leonardo’dan Hegel’e Batı Düşünce Tarihi’, Batı’nın Rönesans’tan 19. yüzyılın başlangıcına kadar geçen döneminin düşünsel gelişim sürecini açıklıyor. Kitapta, Batı’nın Ortaçağ’dan silkinişi, muhalif düşüncenin gelişimi ve büyük devrimler çağı, Leonarda da Vinci, Galileo, Rousseau, Adam Smith ve Hegel gibi önemli düşünürlerin fikirleri üzerinden izleniyor. Batı düşünce tarihini dört yüz yıllık bir zaman diliminde izleyen çalışmanın, bu geniş tarihi, siyaset ve felsefe gibi tek bir düşünce alanıyla sınırlı tutmayarak düşünce evreninin başka alanlarını da kapsayacak şekilde irdelemesiyle özgün olduğunu söyleyebiliriz. 

Taht Şehrinde Zaman Erk Acarer

Taht Şehrinde Zaman Erk Acarer
Erk Acarer, 17. yüzyıl İstanbul ’unda geçen bu romanında, kaderini sorgulayan karakterleri üzerinden varoluşçu bir hikâye anlatıyor. 4. Murad’ın ölümünden sonra tahta çıkan İbrahim, öldürülme korkusuyla delirmiştir. İmparatorluğu yöneten Kösem Sultan ise, bu durumdan faydalanır. Yine bu esnada, imparatorluğun en korkulan kişisi Cellatbaşı Ali sürekli kelle almakta, şehri bir suç imparatorluğuna dönüştürmüş Sarı Ali de, yer altındaki sarayında işkenceler yapmaktadır. Fakat bu esnada, padişahın gözdesi cüce Behlül’ün yaşadığı bir olay, hem kendisinin hem de romanın diğer karakterlerinin hayatını tümüyle değiştirecektir.

Zürafanın Kurt ile Dansı Serena Rust

Zürafanın Kurt ile Dansı Serena Rust
Serena Rust ‘Zürafanın Kurt ile Dansı’nda, çiftler arasında iyi bir iletişimin nasıl kurulabileceği konusunda önerilerde bulunuyor. Çiftler arasında yaşanan tartışmaların, genellikle “haklı-haksız” veya “kazanan-kaybeden” ayrımlarıyla sonuçlandığını belirten Rust, nitelikli bir iletişim için tüm tarafların eşit değerlere sahip olması; zorlamadan ve hep haklı olma ısrarından vazgeçilmesi gerektiğini söylüyor. Rust, olumsuzlukların karşısına “şiddet içermeyen” iletişimi koyarak, empati ve anlayışa dayalı iletişimin nasıl kurulabileceğini, insanların duygularını, birbirini kırmadan nasıl ifade edebileceklerini anlatıyor. 

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Sayıklamalar Ferhat Uludere

Sayıklamalar Ferhat Uludere
Sözlerim yok, yeminlerim, yalanlarım... Her çabam boşa çıktı ve utandım adımın çağrısından. Günlerdir, haftalardır, aylardır, belki de yıllardır aynı hikayede dolaşıyorum. Üşüyorum. Bitişikte bir kedi ağlıyor, cenazesi çoktan kaldırıldı oysa ki. Dumanlar arasında kesildi soluğu. Alevler yaladı ruhunu. Hala ağlıyor. Şehirle yok olmak istiyorum. Dİnamitlendi her yan, fitiller ateşlendi. Patlamadı dinamitler. Şehir ayakta hala, bir tek ben öldüm, yaşamak bir tek benim hakkımdı çünkü. Ferhat Uludere, sol baştan birinci öykü kitabıyla... 

İslenmiş Aşka Mektuplar Ferhat Uludere

İslenmiş Aşka Mektuplar Ferhat Uludere
"İlişkiler yaşadıkça anlıyor insan; yaşadığı ilişkinin olmayacağını. Aşk dediğine inanıyor ilk önce, sonra bunun üzerine yalanlar atmaya başlıyor kendine. Karşısındaki de kendine atıyor aynı yalanları ve bir araya geliyorlar. Aslında aşklarından değil, yalanlarından bir araya gelip, söylediklerinin gerçek olmasını diliyorlar." Bir şeylerin yaşanmış olması için ille de onların yaşandığını başkalarının görüp duyması, bilmesi gerekir mi? Aşkla... ama bir yandan ölümle... ama böylece de hayatla dolup taşan, hatta patlayan bu on öykü ve iki deneme, hayatın karanlık yüzünü ortaya çıkartıyor. Arka planda Nick Cave şarkılarının çaldığı, hem yürekli, hem de yürekten yazılmış öyküler insanın içindeki gölgeleri görünür kılıyor. Yalnızlıklarıyla baş etmeye çalışmaktan bıkmış, bir şekilde birliktelikleriyle baş etmeyi deneyen, bunu bazen beceren, bazen denemekten vazgeçen insanların hikayeleri var burada. Kabus gibi hikayeler...

1001 Fıçı Bira Ferhat Uludere

1001 Fıçı Bira Ferhat Uludere
İsmini Lüleburgaz’ın ‘efsanevi’ bir meyhanesinden alan ‘1001 Fıçı Bira,’ Lüleburgazlı yazar Ferhat Uludere’nin, otobiyografik öğeler de taşıdığını hissettiren, bol biralı bir eseri (Çitlembik Yayınları, 2006). 1001 gece masallarını küçük bir Trakya şehrinde ikame etmeye soyunmuş 1001 fıçı biranın bıraktığı izleri not düşmek için, taşra sıkıntısını, taşra sıkışmışlığını, bir küçük kapalı yer duygusunu aynı zamanda kendine özgü ütopik geçici ve gene küçük mekânlarıyla ve alternatif anlayışlarıyla içiçe vermek için kapanmış ama unutulmamış bir meyhane ismini seçmekten daha isabetli ne olabilir?

Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba Ferhat Uludere

Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba Ferhat Uludere
Aynı kasabanın iki gencidir Feryat'la Hazan, ne var ki bir zaman sonra yolları ayrılmıştır. Hazan'a kasaba yetmemiştir, 'büyük hayatlar yaşamak' istediği için, kendisiyle birlikte büyük bir hayata doğru yola çıkmayan Feryat'ı bırakmıştır. Feryat, 'küçük hayatların, küçük bir kasabanın insanıdır.' 'Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba', sadece Feryat'la Hazan'ın öykülerinden ibaret değil. Kasabanın geçmişinden ve bugününden farklı kahramanların öyküleri yer alıyor romanda.