29 Eylül 2012 Cumartesi

Kuşlar da Gitti Yaşar Kemal

Kuşlar da Gitti Yaşar Kemal
"Saklanacak, tekrar tekrar okunacak, üstünde günlerce düşünülerek, bütün zamanların, bütün ülkelerin en güzel edebiyat yapıtlarının yanına konacak bir kitap..." - Jeremy Brooks, The Independent, (İngiltere)

YAŞAR KEMAL


YAŞAR KEMAL

Biyografi
Asıl adı Kemal Sadık Gökçeli. Van Gölü’ne yakın Ernis (bugün Günseli) köyünden olan ailesinin Birinci Dünya Savaşı’ndaki Rus işgali yüzünden uzun bir göç süreci sonunda yerleştiği Osmaniye’nin Kadirli ilçesine bağlı Hemite köyünde 1926’da doğdu. Doğum yılı bazı biyografilerde 1923 olarak geçer.
Ortaokulu son sınıf öğrencisiyken terk ettikten sonra ırgat kâtipliği, ırgatbaşılık, öğretmen vekilliği, kütüphane memurluğu, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. 1940’lı yılların başlarında Pertev Naili Boratav, Abidin Dino ve Arif Dino gibi sol eğilimli sanatçı ve yazarlarla ilişki kurdu; 17 yaşındayken siyasi nedenlerle ilk tutukluluk deneyimini yaşadı. 1943’te bir folklor derlemesi olan ilk kitabı Ağıtlar’ı yayımladı. Askerliğini yaptıktan sonra 1946’da gittiği İstanbul’da Fransızlara ait Havagazı Şirketi’nde gaz kontrol memuru olarak çalıştı. 1948’de Kadirli’ye döndü, bir süre yine çeltik tarlalarında kontrolörlük, daha sonra arzuhalcilik yaptı. 1950’de Komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklandı, Kozan cezaevinde yattı. 1951’de salıverildikten sonra İstanbul’a gitti, 1951-63 arasında Cumhuriyet gazetesinde Yaşar Kemal imzası ile fıkra ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Bu arada 1952’de ilk öykü kitabı Sarı Sıcak’ı, 1955’te ise bugüne dek kırktan fazla dile çevrilen romanı İnce Memed’i yayımladı. 1962’de girdiği Türkiye İşçi Partisi’nde genel yönetim kurulu üyeliği, merkez yürütme kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Yazıları ve siyasi etkinlikleri dolayısıyla birçok kez kovuşturmaya uğradı. 1967’de haftalık siyasi dergi Ant’ın kurucuları arasında yer aldı. 1973’te Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kuruluşuna katıldı ve 1974-75 arasında ilk genel başkanlığını üstlendi. 1988’de kurulan PEN Yazarlar Derneği’nin de ilk başkanı oldu. 1995’te Der Spiegel’deki bir yazısı nedeniyle İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandı, aklandı. Aynı yıl bu kez Index on Censorhip’teki yazısı nedeniyle 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkûm edildiyse de cezası ertelendi.
Şaşırtıcı imgelemi, insan ruhunun derinliklerini kavrayışı, anlatımının şiirselliğiyle yalnızca Türk romanının değil dünya edebiyatının da önde gelen isimlerinden biri olan Yaşar Kemal’in yapıtları kırkı aşkın dile çevrilmiştir. Yaşar Kemal, Türkiye’de aldığı çok sayıda ödülün yanı sıra yurtdışında aralarında Uluslararası Cino del Duca ödülü, Légion d’Honneur nişanı Commandeur payesi, Fransız Kültür Bakanlığı Commandeur des Arts et des Lettres nişanı, Premi Internacional Catalunya, Fransa Cumhuriyeti tarafından Légion d’Honneur Grand Officier rütbesi, Alman Kitapçılar Birliği Frankfurt Kitap Fuarı Barış Ödülü’nün de bulunduğu yirmiyi aşkın ödül, ikisi yurtdışında beşi Türkiye’de olmak üzere, yedi fahri doktorluk payesi aldı.

Bibliyografya

Öykü

Sarı Sıcak, İst.: Varlık, 1952
Bütün Hikâyeler, İst.: Cem, 1975.

Roman

İnce Memed, 1. c., İst., 1955; 2. c., İst., 1969; 3. c., İst., 1984; 4. c., 1987
Teneke, İst.: Varlık, 1955
Orta Direk, İst.: Remzi, 1960
Yer Demir Gök Bakır, İst.: Güven, 1963
Ölmez Otu, İst.: Ant, 1968
Akçasazın Ağaları / Demirciler Çarşısı Cinayeti, İst.: Cem, 1974
Akçasazın Ağaları / Yusufcuk Yusuf, İst.: Cem, 1975
Yılanı Öldürseler, İst.: Cem, 1976
Al Gözüm Seyreyle Salih, İst.: Cem, 1976
Allahın Askerleri, İst.: Milliyet, 1978
Kuşlar da Gitti, (uzun öykü) İst.: Milliyet, 1978
Deniz Küstü, İst.: Milliyet, 1978
Hüyükteki Nar Ağacı, İst.: Toros, 1982
Yağmurcuk Kuşu / Kimsecik I, İst.: Toros, 1980
Kale Kapısı / Kimsecik II, İst.: Toros, 1985
Kanın Sesi / Kimsecik III, İst.: Toros, 1991
Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana, İst.: Adam, 1997
Karıncanın Su İçtiği, İst.: Adam, 2002
Tanyeri Horozları, İst.: Adam, 2002.
Çıplak Deniz Çıplak Ada, İst.: YKY, 2012

Şiir

Bugünlerde Bahar İndi, İst.: YKY, 2010

Destansı Roman

Üç Anadolu Efsanesi, İst.: Ararat, 1967
Ağrıdağı Efsanesi, İst.: Cem, 1970
Binboğalar Efsanesi, İst.: Cem, 1971
Çakırcalı Efe, İst.: Ararat, 1972.

Röportaj

Yanan Ormanlarda 50 Gün, İst.: Türkiye Ormancılar Cemiyeti, 1955
Çukurova Yana Yana, İst.: Yeditepe, 1955
Peribacaları, İst.: Varlık, 1957
Bu Diyar Baştan Başa, İst.: Cem, 1971
Bir Bulut Kaynıyor, İst.: Cem, 1974
Röportaj Yazarlığında 60 Yıl , İst.: YKY, 2011

Deneme-Derleme

Ağıtlar, Adana: Halkevi, 1943
Taş Çatlasa, İst.: Ataç, 1961
Baldaki Tuz, (1959-74 gazete yazıları) İst.: Cem, 1974
Gökyüzü Mavi Kaldı, (halk edebiyatından seçmeler, S. Eyüboğlu ile)
Ağacın Çürüğü: Yazılar-Konuşmalar, (der. Alpay Kabacalı) İst.: Milliyet, 1980
Yayımlanmamış 10 Ağıt, İst.: Anadolu Sanat, 1985
Sarı Defterdekiler: Folklor Derlemeleri, (haz. Alpay Kabacalı) İst.: Yapı Kredi, 1997
Ustadır Arı, İst.: Can, 1995
Zulmün Artsın, İst.: Can, 1995.
Binbir Çiçekli Bahçe, İst.: YKY, 2009.
Bu Bir Çağrıdır, İst.: YKY, 2012.

Çocuk Romanı

Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca, İst.: Cem, 1977

Çeviri

Ayışığı Kuyumcuları (A. Vidalie; Thilda Kemal ile), İst.: Adam, 1977

28 Eylül 2012 Cuma

Kar Yağacak Levi Henriksen

Kar Yağacak Levi Henriksen
Kar Yağacak Norveçli yazar Levi Henriksen’in Türkçeye çevrilen ilk romanı. Henriksen 2004 yılında yazdığı ve Norveç Kitapçılar Ödülü’nü kazandığı Kar Yağacak’la romancılık kariyerine iyi bir başlangıç yapmıştı. 1964 yılında Oslo ’nun kuzeydoğusunda İsveç sınırına yakın küçük bir kent olan Kongsvinger’de doğan Levi Henriksen edebiyatın dışında gazetecilik, metin yazarlığı, söz yazarlığı ve müzisyenlik gibi işlerle uğraşıyor. Kar Yağacak’tan sonra Babylon Badlands (2006), Like østenfor regnet (2008) ve Dagen skal komme med blå vind (2011) romanları yayımlanan Henriksen’in öykü ve şiir kitapları da bulunuyor. Norveçli film yönetmeni Bent Hamer, 2010 yılında Levi Henriksen’in Bare mjuke pakker under treet isimli öykü kitabını “Home for Christmas” adıyla sinemaya uyarlamıştı. 

Dans Etmesek de Olur Aslı Serin

Dans Etmesek de Olur Aslı Serin
Dans Etmesek De Olur, bir şairin nelerden ve nerelerden geçtiğini izlemek yanında şiirin ve şiirimizin de bugün nerelerden ‘geç’tiğini okumak bakımından bir şeylerle dolu, iddiasız, sakınımlı, sessiz lakin okumaya ve sonunda sunduğu şarkı listesi dahil kulak vermeye değer bir kitap.

Küçük Dünyalar Yelda Sorguç

Küçük Dünyalar Yelda Sorguç
Hoş bir kadın, pekâlâ cesur, zeki ve yetenekli olup çirkin olduğu için karakteri güçlü olduğuna inanılan diğer kadınları saf dışı bırakabilir. Ancak, ezberleri bozan bu durum, güzel bir kadını kaldıramayacak pek çok zayıf erkeğin işine gelmez. Çünkü onlara göre, bir kadın güzelse aptaldır. Peki hem çirkin hem karaktersiz bir erkeğe ne demeli. Ben cinsiyet ayrımı yapmak istemiyorum.

Göldeki Kadın Raymond Chandler

Göldeki Kadın Raymond Chandler
Everest Yayınları, Ahmet Ümit editörlüğünde çıkarmaya başladığı Raymond Chandler dizisinin dördüncü kitabını geçtiğimiz ay yayımladı. Serinin son kitabı “Göldeki Kadın”. Raymond Chandler’ın ölümsüz dedektif tiplemesi Philip Marlowe, bu kitapta da ana karakter ve dedektifimiz İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde Amerika’daki günlük hayatın kargaşasına bizleri de dahil ederek yeni bir maceraya atılıyor. Birbiri ardına işlenen cinayetler ve oldukça iyi kurgulanmış sonuyla geçmişteki gibi serinin yarım kalmamasını ve Chandler’ın tüm kitaplarının Türkçe’ye kazandırılması isteğini güçlendiriyor.

25 Eylül 2012 Salı

Aynadaki Zaman Cemil Kavukçu

Aynadaki Zaman Cemil Kavukçu
Öykücülüğün önemli isimlerinden, 30 yılını edebiyata vermiş Cemil Kavukçu, yeni kitabı 'Aynadaki Zaman'da iyi bildiği temaları; insanların çocuklukta yaşadığı travmaları, insanın kente uyum sağlamaya çalışırken yaşadığı sorunları ele alıyor. Anne özlemini de, kentte yaşanan yabancılaşmayı da sade ve etkileyici bir dille anlatıyor.

İt Kopuk Takımı Jennifer Egan

İt Kopuk Takımı Jennifer Egan
Jennifer Egan'ın Pulitzer ödüllü, Tarantino etkili 'İt Kopuk Takımı'; zamandan zamana, karakterden karaktere atlayan bir bulmacanın parçalarının birleştirildiği zihinsel eğlenceye, başlı başına bir okuma şölenine dönüşüyor.

Zlata'nın Günlüğü Zlata Filipovic

Zlata'nın Günlüğü Zlata Filipovic
Eski Yugoslavya'nın parçalanışı, farklılıklarını fark etmeden uzun süre bir arada yaşayan 8 ulusun birbirinin boğazına sarılışı, çağın en dramatik olaylarından biridir. 'Zlata'nın Günlüğü', bir çocuğun gözünden bu durumu ve savaş ortamını anlatıyor.

24 Eylül 2012 Pazartesi

Her Şeyi İstiyoruz Nanni Balestrini

Her Şeyi İstiyoruz Nanni Balestrini
Her Şeyi İstiyoruz bir işçi romanı... Ne yazık, gencecik çevirmeni Ufuk Soyer, çeviriyi yaparken yaşamını yitirmiş. Deniz Erenuluğ Bovo tamamlamış kitabın çevirisini. En başta kitaba genç bir ölümün acısıyla başlıyoruz yani. Genç ölümler, hiç tanımamış olsak bile, çok acı verici... Hele ailesinin kitabın başına düştüğü notlar... Her Şeyi İstiyoruz, “düz” bir işçi romanı değil. Yazarı, “Otonomcu Marksistler” olarak bilinen ve daha ziyade İtalya ’da etkin olan akımın öncülü “Potero Operaio” (İşçilerin Gücü) içinden gelen bir isim. Bu akımın öne çıkan isimlerinden bir diğeri, İmparatorluk kitabıyla tanınan Antonio Negri’dir... “Potero Operaio”, katı “işçici” bir hareketken, içinden bireysel terör eylemlerine meyil eden unsurları çıkarması ilginç olsa gerek. Bu her ne kadar ayrı bir araştırma konusu olsa da, o dönem tüm dünyada benzer eğilimlerin güçlendiği notunu düşelim...

Mozart'ı Kim Öldürdü? Haydn'ın Kafasını Kim Kesti? Ernst Wilhelm Heine

Mozart'ı Kim Öldürdü? Haydn'ın Kafasını Kim Kesti? Ernst Wilhelm Heine
Ernst Wilhelm Heine Müzikseverlere Cinayet Öyküleri altbaşlığıyla sunduğu Mozart’ı Kim Öldürdü? Haydn’ın Kafasını Kim Kesti? başlıklı kitabında müzik tarihinin ünlü dedikodu ve sansasyon hikâyelerini ele alıyor. Kitap, altı bölümden oluşuyor ve her bir bölüm bir bestecinin (bir bölüm de bir dansçının) hayatındaki esrarengiz bir olayı ele alıyor. Bölümlerin başlıkları ele alacağı konuyu gösteriyor: Mozart’ı kim öldürdü? Haydn’ın kafasını kim kesti? Paganini neden sustu? Çaykovski’yi ölüme kim gönderdi? Hector Berlioz’a kim yardım etti? Duncan nasıl boğularak öldü? Bazı bölümler bir cinayeti, bazıları esrarengiz bir davranışı aydınlatmaya, kısacası her bölüm başlığındaki soruyu yanıtlamaya çalışıyor.

16 Eylül 2012 Pazar

Kirli, Paslı, Bozuk Alican Ökmen

Kirli, Paslı, Bozuk Alican Ökmen
Yeraltı edebiyatı günümüzde küfrün edebiyatı olarak görülmeye devam ediyor. Burjuvazinin “güzel abileri ve güzel ablaları” Burroughs, Palahniuk, Trotzig, Genet, Ambjörnsen okumaktan çok hoşlanıyorlar ama sokaktaki müptezelleri görünce ya pahalı arabalarına/evlerine doğru koşuyorlar ya da şehrin sahibi üslubuna bürünüyorlar: “Bu şehirde artık yaşanmıyor!” Entelijansiya diye tabir edilen güruh ise zaten hem bu edebiyatı aşağılıyor hem de topluma yabancılaşmaya devam ediyor. Havalimanlarında satılan kitapların edebi duruşumuzu belirlediği ve çoksatar listelerini altüst ettiği bir zaman diliminde zamanın ruhunun bunların hesabını soracağı aşikâr ki edebiyat tarihten daha acımasızdır. Tarihi herkes her zaman tartışacaktır ama edebiyatın öznelliği tartışılmasını zorlaştıracaktır. Ayrıca bizim toplumumuzda edebiyatın tartışılmasını bırakın, herhangi biri hakkında yapacağınız hiçbir eleştiri de tahammül sınırlarının en alt eşiğine bile erişemiyor. Alican Ökmen’in ilk romanı Kirli, Paslı, Bozuk bu türden edebi tartışmalara girmiyor, açıkçası söylemek gerekirse hiç alakası da yok. 

15 Eylül 2012 Cumartesi

Yedinci Gün İhsan Oktay Anar

Yedinci Gün İhsan Oktay Anar

Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların asîlleşmesi, erdemlerin ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha bilinebilir olacak.
İhsan Oktay Anar, bu yeni düşüyle sizleri bir kez daha şaşırtacak. Çizgilerde değil kürelerde gezinecek, bilinen zamanların bilinmeyen anlarına yolculuk edeceksiniz. Alışık olmadığınız bu dünyanın kapısından girdiğinizde âşinalık hissedecek, sadeliğin ihtişâmına teslim olmanın rahatlığıyla kendinizi akışta yolculuk ederken bulacaksınız.

Kağıt İnsanlar Salvador Plascencia

Kağıt İnsanlar Salvador Plascencia

Yazarı roman karakterlerinin arasına, kâğıdı olay örgüsüne katan, yıkımı körükleyip küllerinden yeniden doğan, özgün ve çarpıcı bir metin. Alınyazısına karşı koymanın, kurmacanın ve başkaldırının, kayıplara rağmen ayakta kalmanın hikayesi... Kâğıt kadar hassas, kağıt kadar tanıdık.
Plascencia, Kâğıt İnsanlar’da pek çok öykü anlatıyor. Kalp acısı öyküleri var bu romanda; katman katman. Sonra savaşların öyküleri; acılara rağmen ayakta kalma savaşlarının, alınyazısına başkaldırı savaşlarının, yazarın romanıyla, roman karakterlerinin yazarın onlara biçtiği kadere karşı savaşlarının... Nihayetinde, Kâğıt İnsanlar, yaratanıyla beraber sefalet çeken bir evrenin resmini sunuyor; mücadele ve devinim içerisinde, her şeye rağmen ayakta kalmak için.
Plascencia’nın bu çok sesli romanı, alışılagelmiş anlatım tekniklerinden uzak; oyuncaklı ve inişli çıkışlı bir metin. Sütun sütun dizilmiş karakterler kendi sesleriyle konuşuyor; kimi zaman, yazarı mahremiyetlerine sokmamak için kara lekelerin ardına sığınıyor. Kağıdın olasılıklarını benzersiz biçimde kullanan Plascencia, şöyle diyor:  “Sanırım benim ilgimi çeken, okuru elinde tuttuğu kâğıt hamuruna yakınlaştıracak bir yazın biçimi. Kâğıdın romana mekan olduğu, salt araç olmaktan çıktığı kitaplar.”
KÂĞIT İNSANLAR kısmen gerçeklere, kısmen kurmacaya dayanan, kâğıdın olasılıklarını benzersiz bir biçimde öyküye karıştıran, yaprak yaprak çoğalan ve soluk alan bir roman.

11 Eylül 2012 Salı

Usta İle Margarita Mihail Afanesyeviç Bulgakov

Usta İle Margarita Mihail Afanesyeviç Bulgakov
Üstat ile Margarita'nın yayınlanmasının üzerinden çok geçmeden Everest Yayınları yeni bir Mihail Bulgakov'un kitabı yayınladı. Özdemir İnce'nin Fransızcadan çevirisiyle yayınlanan Molière Efendi, Bulgakov'un Molière için yazdığı bir biyografi kitabı olmasının yanı sıra ayrıca yazar için geliştirdiği eleştirel bakışın da uzun bir metni olarak görülüyor. Yaşadığı çağa ve onun yöneticilerine tepki duyan yazarın, kendi yaşam öyküsüyle çok benzer bir tiyatro ve oyun dehasını konu edinmesi ise kesinlikle tesadüf değil zira yazdığı her oyun Fransa'da deprem gibi karşılanan Molière ve yazarımız Bulgakov farklı zamanlarda aynı kaderi paylaşmışlar.

10 Eylül 2012 Pazartesi

Bozcaada Öyküleri Kadir Aydemir

Bozcaada Öyküleri Kadir Aydemir
Bozcaadaya gitmek İki sihirli sözcük. Ada orada bizi bekliyor her zaman. Tek yapmamız gereken bir sırt çantası hazırlamak belki, belki de hiç düşünmeden ilk otobüse yer ayırtmak. Bozcaada Öyküleri, gidenler, gidemeyenler ve hep gitmek isteyenler için kaleme alınmış bir kitap. Uzun bir çalışmanın ürünü olan bu eşsiz kitap elinizden düşmeyecek. Tıpkı ada gibi; çantanızda, kütüphanenizde, ofisinizdeki sıkıcı çekmecenizde hep sizi bekleyecek. Okuduğunuz her öyküde daha derin bir nefes alacaksınız. Dar sokaklarıyla, üzüm bağları ve ünlü şaraplarıyla, Polente feneriyle, dev rüzgârgülleri ve kalesiyle olduğu kadar yaşanan aşklarıyla da Bozcaada sizleri çağırıyor. Sayfaları çevirin ve kaçın bu kentten Bozcaada Öyküleri kitabında 34 yazar sizi öyküleriyle yolculuğa davet ediyor. Gülsel Ceren Güneş, Çiğdem Aldatmaz, Çiler İlhan, Deniz Günal, Duygu Günkut, Ebru Durupınar, Esra E. Kutengin, Figen Alkaç, Gürgen Öz, Hasan Topçu, İdil Giray, Jak Alguadiş, Kadir Aydemir, Lâle Dilligil, Mehmet Ünver, Nefin Huvaj, Neval Sultan, Nihat Ziyalan, Nurcan Göksel, Özlem Özyurt, Reyhan Yıldırım, Sabri Kuşkonmaz, Saliha Yadigâr, Seran Demiral, Serdar Çekinmez, Serkan Türk, Sine Ergün, Sinem Karhan, Solmaz Aksoy, Turgay Yılmaz, Türkan Çim Işık, Yeşim Ağaoğlu, Zerrin Yılmaz ve Zeynep Zişan öyküleriyle kitapta yer alıyorlar. Bozcaada yolcusu kalmasın!

6 Eylül 2012 Perşembe

Marakeş'in Masalcısı Joydeep Roy Bhattacharya

Marakeş'in Masalcısı Joydeep Roy Bhattacharya

“Marakeş’in Masalcısı”, Hintli yazar Joydeep Roy-Bhattacharya’nın İslam dünyasını anlatan üçlemesinin ilk kitabı.
Büyük bir krallığın, hayal gücü diyarının hükümdarı Hasan’ın hikayesi bu... Tüm çocukluğu boyunca babasından eğitimini aldığı, nesillerdir aile geleneği olan bir mesleği var. Hasan, bir masalcı... İşi, hava kararmaya yüz tuttuğunda meydandaki yerini almak, çevresini dolduran meraklı topluluğun merakını hiç soğutmadan gecenin ilerleyen saatlerine kadar masalını anlatmak... O gece için anlatmayı seçtiği masal ise kendisinin, Marakeş’in Cema-ül Fena Meydanı’nı dolduran pek çok kişinin, kardeşi Mustafa’nın ama en çok da güzellikleri ile herkesi büyüleyen iki yabancının gerçek hikayesi... Hikaye akıp giderken, iki yabancının yıllar önce Meydan’a girişine ve sonrasında gelişen olaylara şahit olan pek çok kişi de masala ortak oluyor.....

5 Eylül 2012 Çarşamba

Büyük Ortak Petros Markaris

Büyük Ortak Petros Markaris

Son yıllarda romanları peş peşe dilimize çevrilen ve kendisine sadık bir okuyucu kitlesi kazanan bir yazar var. Komşumuz Yunanistan’dan Petros Markaris.
1937 İstanbul doğumlu. Doğduğu ev Heybeliada’da hâlâ ayakta. Tüccar olan babası oğlunun bugün Marmara Üniversitesi olan, o zamanki adıyla Sultanahmet Yüksek Ticaret Okulu’nda eğitim görüp tüccar olmasını ister. Bu isteği oğlu pek olumlu karşılamaz ama baba fikrinde ısrar eder ve onu iktisat eğitimi için bu kez Viyana’ya gönderir. Markaris iktisat eğitimi görecek ama iktisatçı olmayacaktır. Yunanca yazmayı düşündüğünden bu ülkeye yerleşir; ilk edebi ürünü ‘Ali Redjo’nun Öyküsü’adlı bir tiyatro oyunudur. Oyun yazarlığına devam ederken Almanca’dan çeviriler yapar ve ünlü Yunanlı rejisör Teodoros Angelopulos’un teşvikiyle film senaryoları yazmaya yönelir. Bu konuda Cannes Film Festivali’nde ödül alacak kadar başarılı olur.
Bu arada Yunanistan’ da televizyonda üç yıl kesintisiz oynayacak kadar çok tutulan ‘Bir Cinayetin Anatomisi’ isimli polisiye dizinin senaristliğini yapar. Bu işten sonra ilk polisiye romanı Gece Bülteni’ni kaleme alır; büyük bir başarı kazanınca başka dillere çevrilir. Sonraki kitapları gecikmeyecek ve Markaris ünlü bir polisiye roman yazarı olacaktır.

3 Eylül 2012 Pazartesi

Yedinci Gün İhsan Oktay Anar

Yedinci Gün İhsan Oktay Anar
Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayâllere dönüştüğü bir hikâyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların asîlleşmesi, erdemlerin ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha bilinebilir olacak. İhsan Oktay Anar, bu yeni düşüyle sizleri bir kez daha şaşırtacak. Çizgilerde değil kürelerde gezinecek, bilinen zamanların bilinmeyen anlarına yolculuk edeceksiniz. Alışık olmadığınız bu dünyanın kapısından girdiğinizde âşinalık hissedecek, sadeliğin ihtişâmına teslim olmanın rahatlığıyla kendinizi akışta yolculuk ederken bulacaksınız.

Lezzetin Tarihi Zeki Tez

Lezzetin Tarihi Zeki Tez
Zeki Tez ‘Lezzetin Tarihi’nde, insanlığın geçmişten bugüne yiyecek, içecek ve keyif verici tatlar alanlarındaki üretimini izliyor. Eski çağlarda yiyecek kültürü ve yasak yiyecekler, Müslümanlarda yiyecek-içecek kültürü, Avrupa’da yiyecek ve beslenme, Batı’da içecek ve içki kültürü, sanayileşme çağında gıda sanayisi ve kimyanın yiyecek-içeceğe katkıları, kahve kültürünün kökleri ve yayılışı, Türkiye ’de çay kültürü, çeşitli kültürlerde şeker ve farklı kültürlerde tütün keyfinin icra edilişi, kitapta yer alan konulardan birkaçı. Lezzetin kapsamlı bir tarihini sunan kitap, yiyeceklerle ilgilenen herkes hitap edecek nitelikte.

Son Dört Şey; Ölüm Yargı Cennet Cehennem Paul Hoffman

Son Dört Şey; Ölüm Yargı Cennet Cehennem Paul Hoffman
Paul Hoffman’ın fantastik üçlemesi ‘Tanrı’nın Sol Eli’nin ikinci kitabı olan ‘Son Dört Şey’, ölüm meleği Thomas Cale’ın intikam, adalet ve Tanrı’nın hükmünü yerine getirmek için geri dönüşünü hikâye ediyor. Materazzi İmparatorluğu’na sığınan Cale, Kurtarıcı Bosco’nun teklifiyle Tapınak’a geri dönmüştür. Burada, Bosco’nun Papalık’ı ele geçirme amacının bir parçası olan Cale, kendisine üç yüz günahkârdan oluşan bir ordu kuracak ve Tanrı’nın öfkesinin yeryüzündeki temsilcisi olacaktır. Cale’ın bu esnada, Muğlak Henri, Idris Pukke, Vipond, Kuğu Boyunlu Arbell ve Kleist gibi bir önceki romandaki karakterlerle de yolu kesişecektir.

İntihar Eden Kutsallarım N Mehmet Güler

İntihar Eden Kutsallarım N Mehmet Güler
N. Mehmet Güler, daha önce yayımlanan ‘Ölümden Zor Kararlar’ romanında, 12 Eylül darbesinin ertesindeki karanlık dönemde, öncülüğünü devrimci gençliğin yaptığı muhalefetin yavaş yavaş kendine gelme sürecini, uzun bir aradan sonra baskılara karşı isyan edişini anlatmıştı. Güler’in, bu kitabının devamı olan elimizdeki romanı da, bu defa yüzünü Kürt hareketine dönüyor. Roman, bazı karakterler üzerinden, Kürt siyasetinin karşı karşıya geldiği siyasî tıkanmaları, yaşanan kimi büyük çelişkileri ve tüm zorluklara rağmen kaydedilen önemli başarıları anlatıyor. Güler bunu yaparken, hamasi bir dil kullanmaktan da kaçınıyor. 

HindistaNepal İhsan Önder

HindistaNepal İhsan Önder
İhsan Önder’in Hindistan ’dan Nepal’e on sekiz günlük gezisinden izlenimler barındıran elimizdeki kitap, bütçesi ve zamanı kısıtlı olanlara alternatif bir gezi rotası çiziyor. Gezi, iyi bir planlama ile, Delhi’den Varanasi’ye, Katmandu’dan Pokara’ya, görece uzak pek çok noktaya uzanıyor. Kitabın ilk bölümünde, gezilen ülkelerden ilginç kültürel detaylar ile bu yerlerin sıra dışı coğrafyalarına dair izlenimler yer alırken, bir rehber olarak tasarlanan ikinci bölümde de, ülke mutfakları, çanta hazırlığı, konaklama, ilklim şartları ve harcama gibi, bölgeye seyahat edecek gezginlerin ihtiyaç duyacakları konularda ipuçları veriliyor.

2 Eylül 2012 Pazar

Yabancı Albert Camus

Yabancı Albert Camus
Albert Camus'nün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş kitabı olan ve hâlâ en çok satan kitaplar arasında yer alan Yabancı, aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen olduğu bir varlıkın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın başkişisi Meursault, bir simge kahraman değildir, adı olmayan bir Yabancı'dır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir. Onun kayıtsızlığı ve edilgenliği, işte bu boş bilincin ürünüdür. Yabancı, büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusuna borçlu: Bir türlü ele geçirilemeyen anlamın sürekli aranması, bilinç ile toplumsal dünya arasındaki çatışma... Camus'yle buluşanların hiçbiri, onunla karşılaşınca hayal kırıklığına uğramamıştır. Mutluluk, bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir, der Camus. Giderek daha çok sevilen bir yazar olması, onun bu sevgisinin yansımasından başka bir şey değildir.